Fıkıh usûlü ilmi, insanoğlunun beşikten mezara kadar uyması gereken kuralları; şer‘î-amelî hükümlerin istinbat esaslarını konu edinen bir bilim dalı olarak İslâmî ilimler içinde müstesna bir konumu haizdir. İmam Şâfiî’nin (ö. 204/820) er-Risâle’si bu alanda kaleme alınan en eski müstakil eser kabul edilmektedir. Daha sonraki asırlarda fıkıh usûlü eserlerinin yazımı yaygınlık kazanmış ve kısa sürede büyük bir külliyatın oluşmasıyla sonuçlanmıştır. Özellikle 4/10. yüzyılda yazılan fıkıh usûlü eserlerinin içerik bakımından iyice olgunlaştığını görmekteyiz. Bu yüzyılda yazılan eserlerde usûlcülerin kendi görüşlerini delilleriyle açıkladıktan sonra muhaliflerinin eleştirilerine karşılık verdiği, usûl meselelerini kelâmî konularla ilişkili bir şekilde ele aldığı ve dili yoğun bir şekilde kullandığı görülmektedir.