Modern Çağda Müslüman Nazarıyla VAROLUŞ ve ÖLÜM
0 - Yorum Yap
Kategori
Marka
Stok Kodu
SC742
YAZAR ADI
Muhammet ALTAYTAŞ
EBAT
16 x 24
SAYFA SAYISI
242
ISBN
978-625-7714-43-3
KAPAK
AMERİKAN
BASIM YILI
2020
KAĞIT
ENSO
EK ÖZELLİK
959. Yayın
SAYFA DÜZENİ
Esra AYGAR
KAPAK TASARIMI
Esra AYGAR
BASKI
UZUN DİJİTAL
TEMEL ALAN
ilahiyat
%20
183,00 TL
146,40 TL
146,40 TL den başlayan taksitlerle!
Tahmini Kargo: 3 - 5 iş günü
Dünya denilen bir nevi ölüm koridorundan geçmekte olduğumuzu biliyoruz. Fakat nereden gelip nereye gitmekte olduğumuzu bilemiyoruz. Öncesinden ve sonrasından bağımsız olarak hayata mâna vermenin imkânsızlığı, hayata kendisini aşan metafizik bir muhteva katmayı zorunlu kılmıştır. Bu sebeple varlık ve ölüm şuuruna sahip yegâne canlı olarak insan, hayatını ancak inanç ve kültür dolayımında sürdürebilmektedir.
İlâhî olanı öteleyen, hakikatin yerine insanî kurguya dayalı indirgemeci kuram ve düzenekler ikame eden modern uygarlık ölümü; örtme, inkâr ve mücadele gibi yöntemlerle kontrol altına almayı, unutmayı ve unutturmayı tercih etmiştir. Hattâ son yıllarda ölümü yok edip, dünyada ölümsüz bir hayat umudunu yüceltmiştir. Çağımızda Batı dışı coğrafyalardaki kitlesel ölümler, o bölgelerin insanları gibi ötekileştirilip, ötelenebilmiştir. Batı medeniyeti, İkinci Dünya Savaşı’ndan beri belki de ilk defa bu günlerde yaşadığımız Koronavirüs pandemisi dolasıyla kontrol altına aldığını zannettiği ölümün bu derece başkaldırısı ile karşılaşmış ve hakikat anlayışından, siyasi ve ekonomik sistemine kadar, ciddi bir krizle yüz yüze gelmiştir.
Elinizdeki kitapta, İslâm dininin temel kaynakları esas alınarak, İslâm düşüncesinin, genel olarak felsefe tarihinin, bilhassa modern dönem varoluş felsefesinin birikimlerinden istifadeyle ölüm, varoluşsal açıdan ele alınmıştır. Ölümle varoluşsal irtibattan maksat; aklı kalbe, ilmi hâle, ölümü hayata, ahireti dünyaya bağlayarak, sonlu ve sınırlı benin aşk-ınlık-ta ve sonsuzlukta özgürleşmesidir.
Netice itibariyle insanın varoluşu, ölümü ve sonrası, art arda gelen çizgisel bir tarih sırasına göre değil, âdeta bir sazın telleri gibi, birbirine paralel olarak dizilirler. Nasıl ki, sazını çalarken sanatkâr tellerin her birine ahenkle dokunursa, sahih bir şahsiyet de, yaratılışına, ölümüne ve sonrasına dünya hayatının her anında dokunarak oluşunu ahenge kavuşturur. Ve yine nasıl ki sazın tınısı, işitenin gönlünün derinliklerine sirayet ederse ölüm de varoluşun derinliklerine dokunarak insanın yönünü Hak ve hakikate yöneltir. En önemlisi ise sazın tellerine dokunan için aşk ne ise ölüme dokunan insan için de iman odur.
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!