Klasik Türk edebiyatı yetiştirdiği sanatkârlar, ortaya koyduğu ürünleri ile Türk edebiyatının önemli bir dönemini oluşturmaktadır. Yaklaşık altı asır süren bu edebî dönemde manzum ve mensur pek çok eser meydana getirilmiştir. Zaman zaman Arapça ve Farsçanın etkisi söz konusu olsa da bu dönemde yazılan eserler Türkçenin önemli yadigârları olarak günümüze intikal etmiş dil ve kültür miraslarımızdır. Şüphesiz bu uzun edebî dönemde yetenekli, dil ustası pek çok şair ve yazar yetişmiştir. Bunlardan biri de Firdevsî-i Rûmî’dir. Firdevsî, isminin ve şöhretinin yayılmasında Süleymân nâme adlı eserine çok şey borçludur. Kalıplaşmış birtakım ifadelerin dışında eser, genel anlamda sade ve yalın bir üslûpla kaleme alınmıştır. Eserde kullanılan kelimelere ve anlatılan olaylara bakılırsa Firdevsî yetkin bir yazardır. Süleymân-nâme’de olayların merkezinde Hz. Süleymân vardır. Özelikle cinlerle, meleklerle yaptığı karşılıklı konuşmalar tahkiyeli bir üslûpla verilmektedir. Olaylar, kısa kısa hikâyeler ve onların özeti mahiyetinde şiirlerle tamamlanmaktadır. Eserde tarihî, dinî, felsefi, tasavvufî, mitolojik, astronomi, kozmik âlem vb. alanlarla ilgili detaylı bilgiler verilmektedir. Yine eserde Türk diline ve kültürüne ait arkaik/eskicil kelimeler sıkça kullanılmaktadır. Süleymân-nâme’de cinler, melekler, ejderhalar, şeytan, mitolojik unsurlar, İran’ın efsanevî kahramanları olay örgüsünün temelini oluşturur. Hz. Süleymân burada yer alan kötü güçlerle bir “hak-batıl” mücadelesi içine girer. Bunlardan hep galip ayrılır. Allah’ın yardımıyla azametli melekler, her noktada Hz. Süleymân’a yardım etmektedir. İnsanlara zarar veren kâfir cinlere karşı müvekkel melekler Hz. Süleymân’a tılsımatlar söyleyerek insanlara yardımcı olmaktadır.