EŞİKTE
Mine Bay; ilk romanı Kasaba’da okuyucusunu gerçek, fantastik arası bir kasabanın sıra dışı insanları ile tanıştırmış, onların sıra dışı gibi görünen ama insanımızın gerçeğinden de çok uzak olmayan maceralarını anlatmış; her biri farklı bir romana konu teşkil edebilecek kadar kalabalık bir şahıs kadrosu olmakla birlikte yazar, roman kişilerinin psikolojilerini de yansıtmayı başarmıştı. Kişilerin fantastik yönleri bir kenara bırakılırsa, yaşı ellinin üstünde olan her okuyucunun bu karakterlerden en az ikisini çevresinde görmüş veya gözlemlemiş olabileceğini söylemek mümkün. Fakat Kasaba’nın en dikkat çekici yönü sosyal hayatın içinde olmasıydı.
Yazar, ikinci eserinde şahıs kadrosunu sınırlı tutmuş ama romanın kahramanı "Adam”ın bakışıyla günümüz toplumuna bir projektör yöneltmeyi de ihmal etmemiştir. İdealist öğretmen Adam; toplumdan soyutlayarak yetiştirdikleri için anne ve babasına, eşyaların hizmetinde olmak istemediği için eşine, özel hayat ve kendine ait olmak gibi kavramlardan uzaklaşıp sıradanlaştığını düşündüğü için mensup olduğu topluma yabancılaşmış bir birey. Yazar daha ilk sayfada kahramanın bilinçaltı oyunlarına açık olduğunu okuyucusuna hissettiriyor. Öğrencileri ve öğretmen arkadaşı Şâdi, Adam’ı hayata bağlayan iki kuvvetli bağ. Bir öğrencisinin problemi Adam’ı günlerce meşgul edebildiği gibi onu çözümlemek de günlerce mutlu etmeye yetiyor. Mine Bay, Adam’ın sıradan giden günlük hayatına zaman zaman o kadar güzel gözlemler yerleştirmiş ki okuyucuya; "evet, bu tam da bizim yaşantımız” dedirtiyor. Adam’ın asıl dramı arkadaşı Şâdi’nin tercih ettiği hayat tarzını ve gerçek yüzünü öğrenmesiyle başlıyor çünkü bu tercih, Adam’ın hayatının gayesi olan çocuklarla yakından ilgili. Bütün tepkisine, tiksintisine rağmen arkadaşının yaptıklarını engellemek için radikal bir karar verememesi, hatta onun gerçek yüzünü göremediği için kendisini suçlaması hiç şaşırtıcı gelmiyor çünkü yazar romanın başından itibaren adeta okuyucuyu bu tepkisizliğe hazırlamıştır.
Eserin ikinci bölümü daha fazla toplumun içinde fakat daha fazla Adam’ın kontrolündedir. Bu bölümde romana dâhil olan isimler ve mekânlar artmış; hayat hareketlenmiştir. Romanın birinci bölümünde silik kalan bilinçaltı bu bölümde ön plana çıkıyor. Adam’ın hayatındaki bu yeni evreyi bilinçaltında mı yaşadığını sorgulamamak mümkün değil. Yazar, bir kelimenin imlasıyla oynayarak okuyucunun bu tereddüdünü haklı çıkartıyor.
Mine Bay, toplumsal olanı yansıtmayı seviyor, kahramanlarını toplumdan soyutlamayı istemiyor; her iki romanı da ona iyi bir gözlemci sıfatı verebilecek özellikler taşıyor. Kahramanlarını tek boyutlu olarak yaratmıyor, tepeden bakan bir yazar tavrıyla onları itham etmiyor. Yol göstermiyor, sadece işaret ediyor.
Mine Bay’ın gözlemci ve eleştirel bakışıyla yeni romanlara imza atmasını umuyor ve bekliyoruz.
Doç. Dr. Süheyla Yüksel